Son yıllarda, Eskişehir, film endüstrisinin özel ilgi gösterdiği bir merkez haline geldi. "Köprü" dizisinin şehirde çekilmesiyle başlayan ilgi, "Usta" ve "Yengeç Oyunu" adlı sinema filmlerinin setlerini şehire taşımasıyla devam etti. Bunların yanı sıra setlerini olmasa da konularını Eskişehir'e taşıyan "Belalı Baldız" dizisi ve "Devrim" filmi de sektörün Eskişehir'e olan ilgisini gösterir nitelikteydi. En son, Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Prof. Yılmaz Büyükerşen'in de, varolan bu ilgiyi artırabilmek için çalışmalar yapacağını ifade etmesi, Eskişehir'in Türkiye'nin Hollywood'u olabileceği konusundaki tezleri gündeme getirdi.
Hollywood'da ilk film çekimini 1910 yılında yönetmen David Griffith gerçekleştirdi. Merkezi New York'ta bulunan "Biograph" adlı şirket için çalışan yönetmen, "In Old California" (Eski Kaliforniya'da) adlı sessiz filmin çekimleri için önce Los Angeles'a geldi. Yeni ve farklı yerler denemek amacıyla tesadüfen keşfettiği Hollywood'a kamerasını çevirmesiyle bu küçük köyün de kaderini değiştirmiş oldu. Hollywood'da kaldığı bir kaç aylık süre içinde çektiği diğer filmlerle beraber New York'a dönen yönetmenin büyük başarı sağlaması, diğer yapımcıların dikkatlerini de Hollywood'a çekti. Özellikle film makinasının mucidi ve patent sahibi Thomas Edison'un, çekilen filmlerden büyük miktarlarda istihkak alıyor olması yapımcıları güç durumda bırakıyordu. Bu yüzden Hollywood, Edison'dan uzak, yeni yerler arayan yapımcılar için de bulunmaz bir nimet oldu.
Nestor Stüdyoları, Hollywood'da ilk stüdyoyu kuran firma olarak tarihe geçti. 1911 yılında kurulan stüdyo bir yıl sonra, Universal Film Stüdyolarıyla birleşti. Hollywood'un, yılın her mevsimi stüdyo dışında da film çekmeye elverişli doğası ve iklimi, kısa sürede diğer yapımcıları da yöreye sevketti. 1915 yılına gelindiğinde başta Paramount Pictures, Metro_Goldwyn_Myer, Warner Bros., 20th Century Fox gibi büyük yapımcılar olmak üzere irili ufaklı pek çok prodüksiyon şirketi Holywood'da stüdyolarını çoktan kurmuştu.Hollywood'da ilk film çekimini 1910 yılında yönetmen David Griffith gerçekleştirdi. Merkezi New York'ta bulunan "Biograph" adlı şirket için çalışan yönetmen, "In Old California" (Eski Kaliforniya'da) adlı sessiz filmin çekimleri için önce Los Angeles'a geldi. Yeni ve farklı yerler denemek amacıyla tesadüfen keşfettiği Hollywood'a kamerasını çevirmesiyle bu küçük köyün de kaderini değiştirmiş oldu. Hollywood'da kaldığı bir kaç aylık süre içinde çektiği diğer filmlerle beraber New York'a dönen yönetmenin büyük başarı sağlaması, diğer yapımcıların dikkatlerini de Hollywood'a çekti. Özellikle film makinasının mucidi ve patent sahibi Thomas Edison'un, çekilen filmlerden büyük miktarlarda istihkak alıyor olması yapımcıları güç durumda bırakıyordu. Bu yüzden Hollywood, Edison'dan uzak, yeni yerler arayan yapımcılar için de bulunmaz bir nimet oldu.
1920'lerin sonlarında sesli filmlerin de üretilebilmesiyle, daha çok izleyiciye kendini sevdiren Hollywood sineması da altın çağına girmiş oluyordu. Günümüzde her ne kadar sinema sektörü artık o ilk halinden oldukça farklı bir yapıya evrilmiş olsa da, Hollywood, sektör içindeki yeri ve önemini asla yitirmedi. Yirminci yüzyılı küçük bir köy olarak karşılayan Hollywood, yirmi birinci yüzyıla tüm dünyaya adını duyurmuş bir marka olarak adım attı. Pek çok büyük şirket artık stüdyolarını bölge dışına taşımış olsa da, Hollywood sahip olduğu marka değerinden kolay kolay bir şey kaybedecek gibi gözükmüyor.
Eskişehir'de de sinema adına böylesine bir marka oluşturmak mümkün olabilir mi? Görünen o ki, David Griffith'in Hollywood'u keşfettiği gibi, Eskişehir de artık yönetmenler tarafından keşfedilmiş bir mekan. Eskişehir'de ortaya çıkarılan eserlerin başarılı sonuçlar vermesi, kuşkusuz daha çok yapımcıyı buraya yönlendirecektir. Hollywood kadar olmasa da, yılın büyük bir bölümü film çekmeye elverişli doğası ve ikliminin yanı sıra, uçsuz bucaksız film stüdyolarının kurulabileceği geniş arazilere sahip olması Eskişehir'i bu konuda avantajlı duruma getiriyor. Bünyesinde barındırdığı sinema ve televizyon okuluyla, sektörün ihtiyaç duyabileceği teknik donanım ve personel desteği en üst seviyede verme potansiyeline de sahip bir şehir burası. Modern kimliği ve zengin sosyal imkânlarıyla, yıldız oyuncuların arzu edeceği rahatlığı sunabilecek düzeyde bir yapıya da sahip.
Her ne kadar, film stüdyosu kurulması açısından öncülüğü Antalya’ya kaptırmış olsa da, bu farkı kapatmak mümkün. Yapımcıların ve sektöre yatırım yapmayı düşünen girişimcilerin şehirin avantajlarıyla ilgili daha fazla ve daha sık bilgilendirilmeleri gerekiyor. Yatırımları konusunda onları cesaretlendirecek yasal düzenlemelerin de bir an önce sonuçlandırılması bekleniyor. Yerel idareciler ve bürokratların konuya yeterli ilgiyi göstermesiyle, Eskişehir Türk sinema sektöründe yükselen bir yıldız olmaya aday görünüyor. Antalya ile girişecekleri muhtemel rekabetten de, Türk sinemasının kazançlı çıkacağı açık.
No comments:
Post a Comment