3.2.09

Helikopter Nasıl Uçtu?

Hürriyet gazetesi yazarı Sayın Bekir Coşkun bugünkü yazısında güzel bir noktaya temas etmiş. Bolu üzerinde düşen ve pilotunun ölümüyle sonuçlanan helikopterin enkazının bulunması için Fransa'dan yardım alınmasını eleştirmiş. Bilimsel gelişimimizin yetersizliğini vurgulamış. Yazısının ana fikrinde ise, bilimsel gelişimi belirli sınırın altında seyreden bu milletin "ilkel" insanlarının da Tayyip Erdoğan'ın Davos'taki çıkışına "ilkelce" tepkiler vermesini doğal karşıladığını ima etmiş.

Ben burada, Davos konusuna girmeden, Sayın Bekir Coşkun'un bilimsel gelişimimizin yetersizliği konusundaki doğru tespitlerine yorum getireceğim.

Öncelikle "Bilimsel Yöntem" kavramının Vikipedi'deki tanımıyla yola çıkalım.
Bilimsel Yöntem Fen bilimlerinde, yeni bir bilgi edinmek için kullanılan yaklaşım tarzı, yöntemdir. Bilim adamları bu yöntemle, zaman içinde bilgilerin üst üste binmesiyle evrendeki olayların doğru ve güvenilir bir betimlemesini yapmayı amaç edinirler.

Bilimsel yöntem, en basit haliyle aşağıdaki şekilde özetlenebilir:

1. Evrendeki bir fenomenin gözlemlenmesi
2. Bu fenomene dair, gözlemler ile tutarlı, ancak kesin olmayan, hipotez adında deneysel bir açıklama getirilmesi
3. Hipotezin tahminlerde bulunmak için kullanılması
4. Tahminlerin deneylerle veya ek gözlemlerle test edilmesi ve sonuçlar ışığında hipotezde gerekli değişikliklerin yapılması
5. (3) ve (4) numaralı adımların hipotez ve deney arasında tutarsızlık kalmayana kadar tekrarlanması


Burada her ne kadar fen bilimlerine atıf yapılsa da sosyal bilimler için de aynı metod uygulanabilir. Gerek fen bilimlerinde, gerekse sosyal bilimlerde, araştırmacı nesnel olmak zorundadır. Kendi ön yargıları ya da kendi değerleriyle değil, eleştirel ve şüpheci bakış açısıyla tezlerini test edip değerlendirmelidir. Somut kanıtlar karşısında ortaya çıkan gerçekleri de ne kadar şaşırtıcı ya da kendi değerleriyle ne kadar uyuşmaz bulsa da kabul etmek durumundadır.

Bilimsel gelişime katkı sağlayan bir diğer unsur da düşünce özgürlüğünün yaygınlaştırılması, eleştiri ve tartışma ortamının geliştirilmesidir. Gerek islami aydınlanma döneminde, gerekse rönesans döneminde ve günümüzde, bilimsel ilerlemenin lokomotifini eleştiriler ve tartışmalar oluşturmuştur.

Sayın Coşkun'un ifade ettiği bilimsel yetersizlik, sanırım, Türkiye'de yukarda bahsedilen bilimsel gelişimi sağlayacak ortamın (yüz) yıllardır oluşamadığının bir göstergesidir. Yıllar boyu, insanların fikir üretmesi gereken yerlerde fikirlerinin yasaklandığı, karşıt fikirlerini seslendirmek istediği yerlerde baskı ve şiddette maruz kaldığı Türkiye'de, bilimsel yetersizliğin, bizi enkaz aramada Fransa'ya muhtaç bırakmasına şaşırmamak gerekir. İnsanların birbirlerini etkileyip yeni yeni fikirlerin ortaya çıkması için biraraya geldiği üniversitelerde, "aman insanlar birbirini etkilemesin" diye uygulanan yasaklarla, bu kurumların bir atılım yapamayacağını öngörmek zor olmasa gerek.

Bilimsel bir atılım şart, ama "bilimsel yöntem" in işlev kazanabilmesi için uygun ortamın da oluşturulması gerekli. Ne var ki, böyle bir ortam şu an oluşturulsa bile meyvelerini almak bir-iki nesil sürebilir. Keşke bu ortam daha önce yaratılsaydı da, düşen helikopteri aramak için Fransa'dan yardım isteyeceğimize, düşmeyen helikopterlerimizi kendimiz yapabilseydik.

No comments: