20.2.09

Ruby

9 Ekim 1981, Kahire doğumlu, Mısırlı şarkıcı ve aktris. Asıl adı Ranya Hüseyin'dir.

Kariyerine, Polonyalı şarkıcı Marcel Romanoff'un klibinde rol alarak başladı. Daha sonra pek çok reklam filmi ve video klipte oyunculuk yaptı. 2001 yılında Mısırlı yönetmen Yusuf Şahin'in "Sükut Hensevar" adlı filminde yer aldı. 2003 yılında ilk single'ı "Ente Arif Leyh (Nedenini Biliyorsun)" ı çıkardı. Bu parçasına Şerif Sabri tarafından çekilen klip Arap dünyasında gördüğü ilgi kadar tepki de topladı.

2004 yılında ikinci klibi "Leyh Bidari Kida? (Neden Hislerini Gizliyor?)" adlı parçaya, yine Şerif Sabri tarafından çekildi. Ardından Şerif Sabri'nin ilk filmi "Sebe Verkatü Kütşina (Yedi Oyun Kartı)" 'nda rol aldı. Ancak film başta Mısır ve Suriye olmak üzere pek çok Arap ülkesinde yasaklandı.

2007 yılında "Meşit Vara Ehsasi (Hislerimi Takip Ettim)" adlı albümünü piyasaya sürdü.

2008 yılında "El-Vaad (Söz)" adlı filmde tekrar kamera karşısına geçti. Halen yeni albümü için çalışmalarını sürdürüyor.


Bazı şarkıları:

5.2.09

Brenna Mac Crimmon

Toronto, Ontario doğumlu Kanadalı ses sanatçısı. 1980'lerin sonundan itibaren Balkan ve Türk müziği üzerinde çalışmalar yaptı.

Türk Müziği'ne olan ilgisi, henüz genç bir kızken, Burlington, Ontario'da gittiği bir kütüphanede karşılaştığı Türkçe albümler sayesinde başladı. 1980'lerin başında Toronto Üniversitesi'nde etnik müzik üzerine dersler alırken, bir yandan da çevresindeki Türk müzisyenlerle etkileşime giren Mac Crimmon, bağlama çalmayı da bu dönemde öğrendi. Daha sonra bir Türk grubunda solistliğe başladı.

İlgisini daha çok balkan müziğinin Türk uzantısı olan Rumeli Türküleri üzerinde yoğunlaştırdı. Unutulmaya yüz tutmuş eski türküleri, yoğun bir arşiv araştırmasından sonra tekrar gün yüzüne çıkardı. Bu araştırması boyunca Yunanistan ve Türkiye'de yüzlerce köyü ziyaret etti. Rumeli göçmenleriyle ilgili yaptığı araştırması için beş yıl boyunca İstanbul'a yerleşti. Bu süre zarfında Türk kültürünü de yakından tanıma fırsatı elde eden sanatçı, pek çok özel gün ve festivallerde Türk izleyicisiyle de buluştu. Şu an Kanada'da yaşamakla beraber halen Türkiye'ye gidip gelmekte ve hem ülkesinde hem de İstanbul'da farklı sanatçılarla sahne almaktadır.

Soprano ses tonuna sahip Mac Crimmon, Selim Sesler'le kurdukları Karşılama adlı grupla ve aynı isimli albümde türküler söyledi, ayrıca Baba Zula'ya vokal yaptı. Fatih Akın'ın yönettiği İstanbul Hatırası: Köprüyü Geçmek (Crossing the Bridge) adlı filmde 'Penceresi Yola Karşı' ve 'Ben Bir Martı Olsam' adlı parçaları seslendirdi. En son Beth Cohen, Paul Brown, Polly Ferber ve Haig Manoukian gibi diğer Türk müziği aşıklarıyla "Orkestra Keyif" adlı bir oluşumun içinde yer aldı.

Seslendirdiği eserlerden bazı örnekler:


3.2.09

Helikopter Nasıl Uçtu?

Hürriyet gazetesi yazarı Sayın Bekir Coşkun bugünkü yazısında güzel bir noktaya temas etmiş. Bolu üzerinde düşen ve pilotunun ölümüyle sonuçlanan helikopterin enkazının bulunması için Fransa'dan yardım alınmasını eleştirmiş. Bilimsel gelişimimizin yetersizliğini vurgulamış. Yazısının ana fikrinde ise, bilimsel gelişimi belirli sınırın altında seyreden bu milletin "ilkel" insanlarının da Tayyip Erdoğan'ın Davos'taki çıkışına "ilkelce" tepkiler vermesini doğal karşıladığını ima etmiş.

Ben burada, Davos konusuna girmeden, Sayın Bekir Coşkun'un bilimsel gelişimimizin yetersizliği konusundaki doğru tespitlerine yorum getireceğim.

Öncelikle "Bilimsel Yöntem" kavramının Vikipedi'deki tanımıyla yola çıkalım.
Bilimsel Yöntem Fen bilimlerinde, yeni bir bilgi edinmek için kullanılan yaklaşım tarzı, yöntemdir. Bilim adamları bu yöntemle, zaman içinde bilgilerin üst üste binmesiyle evrendeki olayların doğru ve güvenilir bir betimlemesini yapmayı amaç edinirler.

Bilimsel yöntem, en basit haliyle aşağıdaki şekilde özetlenebilir:

1. Evrendeki bir fenomenin gözlemlenmesi
2. Bu fenomene dair, gözlemler ile tutarlı, ancak kesin olmayan, hipotez adında deneysel bir açıklama getirilmesi
3. Hipotezin tahminlerde bulunmak için kullanılması
4. Tahminlerin deneylerle veya ek gözlemlerle test edilmesi ve sonuçlar ışığında hipotezde gerekli değişikliklerin yapılması
5. (3) ve (4) numaralı adımların hipotez ve deney arasında tutarsızlık kalmayana kadar tekrarlanması


Burada her ne kadar fen bilimlerine atıf yapılsa da sosyal bilimler için de aynı metod uygulanabilir. Gerek fen bilimlerinde, gerekse sosyal bilimlerde, araştırmacı nesnel olmak zorundadır. Kendi ön yargıları ya da kendi değerleriyle değil, eleştirel ve şüpheci bakış açısıyla tezlerini test edip değerlendirmelidir. Somut kanıtlar karşısında ortaya çıkan gerçekleri de ne kadar şaşırtıcı ya da kendi değerleriyle ne kadar uyuşmaz bulsa da kabul etmek durumundadır.

Bilimsel gelişime katkı sağlayan bir diğer unsur da düşünce özgürlüğünün yaygınlaştırılması, eleştiri ve tartışma ortamının geliştirilmesidir. Gerek islami aydınlanma döneminde, gerekse rönesans döneminde ve günümüzde, bilimsel ilerlemenin lokomotifini eleştiriler ve tartışmalar oluşturmuştur.

Sayın Coşkun'un ifade ettiği bilimsel yetersizlik, sanırım, Türkiye'de yukarda bahsedilen bilimsel gelişimi sağlayacak ortamın (yüz) yıllardır oluşamadığının bir göstergesidir. Yıllar boyu, insanların fikir üretmesi gereken yerlerde fikirlerinin yasaklandığı, karşıt fikirlerini seslendirmek istediği yerlerde baskı ve şiddette maruz kaldığı Türkiye'de, bilimsel yetersizliğin, bizi enkaz aramada Fransa'ya muhtaç bırakmasına şaşırmamak gerekir. İnsanların birbirlerini etkileyip yeni yeni fikirlerin ortaya çıkması için biraraya geldiği üniversitelerde, "aman insanlar birbirini etkilemesin" diye uygulanan yasaklarla, bu kurumların bir atılım yapamayacağını öngörmek zor olmasa gerek.

Bilimsel bir atılım şart, ama "bilimsel yöntem" in işlev kazanabilmesi için uygun ortamın da oluşturulması gerekli. Ne var ki, böyle bir ortam şu an oluşturulsa bile meyvelerini almak bir-iki nesil sürebilir. Keşke bu ortam daha önce yaratılsaydı da, düşen helikopteri aramak için Fransa'dan yardım isteyeceğimize, düşmeyen helikopterlerimizi kendimiz yapabilseydik.